Ayva Yetiştiriciliğinde Karşılaşılan Hastalıklar ve Kimyasal Mücadele
Ayva Ağaçlarında Ateş Yanıklığı
Hastalık Tanımı :
Ateş Yanıklığı Hastalığına neden olan bakteriyel etmen Erwinia amylovora ' dır. Bakteri Gram-negatif olup, çubuk şeklindedir. Boyutları 0.7-1.0 x 0.9-1.5 u arasında, zincir veya tek tek görülebilir. Bakteri hücresi peritrik kamçılı ve hareketlidir. Minimum gelişme sıcaklığı 3-8 °C, optimum 27-30 °C ve maximum 37 °C'dir.
E. amylovora kışı bir önceki yılda enfeksiyonlar sonucu dal ve gövdede oluşmuş kanserlerin kenarlarındaki kabuk dokusu içinde geçirir. İlkbaharda burada çoğalan bakteriler ilk inokulum kaynağını oluşturur. Yağmur, böcekler ve rüzgar primer inokulumu çiçeklere, gelişmekte olan yeni sürgün ve genç yapraklara taşır. Araştırmalar E. amylovora ' nın aynı zamanda çiçekler, yapraklar, sürgünler ve meyveler üzerinde epifitik olarak yaşayabildiğini ortaya koymuştur. Primer enfeksiyonlar bir kez oluştuğunda, patojen dokular içinde çoğalmaya ve ilerlemeye devam eder. Daha sonra enfekteli dokulardan meydana gelen bakteriyel akıntılardan sekonder enfeksiyonlar oluşur. Bakteriler; yağmur, rüzgar, böcekler, kuşlar, budama ve yağmurlama sulama ile hızla yayılır ve yeni enfeksiyonlar yapar. Özellikle sürgün gelişiminin teşvik edildiği, aşırı yağış olduğu ve emici böcek ( yaprak biti, Psyila spp. ) populasyonunun arttığı durumlarda çok şiddetli enfeksiyonlar görülebilir.Yaşayış :
Hastalığın isminden de anlaşıldığı gibi en tipik belirti, enfekteli bitki aksamının ateşten yanmış bir görünüm almasıdır ( belirtiler hemen hemen tüm konukçularda aynı olmasına rağmen en tipik olarak armut, elma ve ayvada görülür). Etmenin en karakteristik işareti nemli havalarda hastalıklı kısımlarda krem rengi sütümsü bir akıntı oluşturmasıdır ki bu akıntı kuruduğunda kahverengi bir renk alır.
İlk belirtiler genellikle çiçek ve çiçek demetlerinde görülür. Başlangıçta enfekteli kısımlar suda haşlanmış gibi bir görünüm alır, daha sonra tüm çiçek demeti kahverengileşir, zamanla siyahlaşarak ateşte yanmış gibi bir görünüm alır. Hastalık ilerledikçe tüm sürgün, ana dallar ve gövdeye kadar yayılabilir. Taze sürgünler enfekte olduğunda siyahlaşır ve uç kısımları geriye doğru 180 derece kıvrılır. Dal ve gövdelerde enfekteli kısımlardaki dokular içeriye doğru çöker ve başlangıçta kırmızımsı - kahverengi bir hal alır. Koşullar uygun olduğunda yine bu kısımlarda bakteriyel akıntılar oluşur. Hastalıklı kısımlarda kabuk bir bıçakla kaldırıldığında kabuk dokusunun kahverengileştiği ve bu kahverengileşmenin sağlam doku içine doğru uzadığı görülür.
Ateş yanıklığı hastalığı tüm dünyada karantinaya tabi olup yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarının en tahripkar hastalığıdır. Sadece o yılın ürününü etkilemekle kalmayıp, ağaçlarda sürgün, ana dal ve gövdeyi hastalandırarak gelecek yıllardaki ürüne de etki edip ağacı kurulabilmektedir. İlk kez A.B.D.' de görülen hastalık Kanada, Yeni Zelanda, Meksika, İngiltere, Hollanda, Polonya, Danimarka, Belçika, Fransa, Almanya, Mısır, Güney ve Kuzey Kıbrıs, İsrail, İsveç, Norveç, İrlanda, Yunanistan, Lübnan, İsviçre, Ermenistan, Bulgaristan ve Güney İtalya1 da mevcuttur. Ülkemizde ise Orta Anadolu
Bölgesinde 1985 yılında saptanmış olup, günümüzde ülkemizin hemen her bölgesine yayılmış durumdadırKültürel Önlemler :
Hastalıkla bulaşık alanlardaki konukçu bitkilerden kesinlikle üretim materyali (fidan, çelik, aşı gözü, aşı kalemi, anaç vs.) alınmamalıdır.
Özellikle hastalıkla bulaşık illerde bulunan resmi ve özel fidanlıklar ve anaçlıklar sürekli denetlenerek hastalık saptandığı takdirde yakılarak imha edilmelidir.
Büyük dallar kesildiğinde budama yerlerine % 10' luk NaOCl ( Sodyum hipoklorit, çamaşır suyu ) sürülmeli ve aşı macunu ile kapatılmalıdır. Budamada kullanılan bıçak, testere, makas vs. % 3 lük lizol eriyiği veya % 10 luk sodyum hipoklorid çözeltisine daldırılarak dezenfekte edilmelidir.
Vegetasyon devresinde ağaçlar devamlı kontrol altında tutulmalı, hastalıklı çiçek demeti, sürgün ve dallar enfeksiyon noktasının en az 30 - 40 cm altından kesilip çıkarılmalıdır. Bu işlemlerde kullanılan aletler her seferinde daha önce belirtilen dezenfektanlardan birine batırılarak budama işlemleri sürdürülmelidir.
Bahçede dengeli gübreleme yapılmalı, aşırı vejetatif gelişmeyi sağlayan gübrelemelerden kaçınılmalı, ayrıca bahçe toprağının pH' sı 5.5 - 6.5 seviyelerinde tutulmalıdır.
Yağmurlama sulama uygulanmamalı, mümkün olduğu taktirde damlama sulama tercih edilmelidir.
Hastalığın yayılmasında önemli olan Ateş Dikeni, Dağ muşmulası, Ak diken, üvez gibi orman ve süs ağaçlarında enfeksiyon varsa, mutlaka sökülerek yakılmalıdır.
Hastalıklı bahçelerde arı kovanları mevcutsa kaldırılmalıdır.
Birçok böcek türünün etmenin vektörü olması nedeniyle, zararlılarla (özellikle Psylla pyricola, Lygus tineolaris ) mutlaka mücadele edilmelidir. Ayrıca hastalıkla bulaşık alanlarda hastalığın yayılmasında rol oynayan arı otlatmalarından kaçınılmalıdır.
Hastalığa karşı dayanıklı çeşit ve anaçlar seçilmelidir. Ülkemizde genelde yaygın olan armut çeşitleri hastalığa karşı duyarlıdır. Elmalardan en çok duyarlı olanlar Jonathan, Rhode Mand Greening, Yellovv Transparent, Idared, Rome Beauty, klon anaçlarından ise; M.9, M.26 ve M.27' dir.Kimyasal Mücadele :
Vegetasyon döneminde yapılacak bakır uygulamalarında fitotoksisite göz önünde bulundurulmalı ve aşırı nemli havalarda veya bitki üzerinde ıslaklık söz konusu ise ilaçlama yapılmamalıdır. Her ilaçlama öncesi ağaçlar üzerindeki enfekteli kısımlar kesilerek uzaklaştırılmalıdır. Enfeksiyonların oluşumunda rol oynayan böcek ve kırmızı örümceklere karşı da mücadele yapılmalıdır.İlaçlama Zamanı :
Ağaçların durgun olduğu dönemde budamadan sonra % 2' lik bordo bulamacı uygulanmalıdır, daha sonra çiçeklenme başlangıcından itibaren (beyaz rozet) 7-8 gün aralıklarla en az 3 ilaçlama yapılmalıdır, çiçeklenme ve hızlı sürgün gelişiminin olduğu devrede ağaçlarda yaralanmalara neden olabilecek fırtına ve dolu sonrası mümkünse 24 saat içinde ilaçlama yapılmalıdır. Bahçe devamlı kontrol altında tutulmalı, şiddetli sürgün ve dal enfeksiyonları görüldüğünde hastalıklı kısımlar kesilip çıkarılmalı ve ilaçlamalara devam edilmelidir.
İlaç Detayları :
Ayva Ağaçlarında Kök Kanseri
Hastalık Tanımı :
Kök kanseri hastalığını yapan bakteri 0.4-0.8x1.0-3.0 mikron boyutlarında, Gram-negatif olup aside dayanıklı değildir. Optimum gelişme sıcaklığı 25-30 °C, minimum O °C ve maksimum gelişme sıcaklığı ise 37 °C'dir. Bakterinin termal ölüm noktası 50-52 °C'dir. Etmen, toprakta uzun süre yaşayabilmekte ve işlenen topraklarda da virülensini koruyabilmektedir. Alkali topraklarda, hafif asit karakterde olanlara oranla daha çok yayıldığı saptanmıştır.
Bakteri bir yara parazitidir. Bitkiye köklerden böceklerin, nematodların ve mekanik işlemler sonucu açılan yaralardan kolayca girerek ur (tümör) oluşturmaktadır.Yaşayış :
Hastalık meyve ağaçları ile, bazı orman ve park ağaçlarının kök boğazlarında görülür. Asmada çubuklarda ve daha doğrusu kollarda meydana gelen bu hastalık, pancarda yumrularda oluşmaktadır. Hastalığın yerleşim yeri ağaçların kök boğazı olmakla beraber ender olarak kök ve toprak üstü aksamlarında da görülür. İnce ve derin köklerde hastalık hemen hemen görülmez. Kökler kalınlaştıkça ve kök boğazına yaklaştıkça hastalığın bulunma oranı artar. Bakterinin bulunduğu yerdeki parankima hücrelerinin aşırı çoğalmaları sonucu başlayan hastalığın ilk belirtisi küçücük urdur. Oluşan urların yüzeyi düzgün ve yumuşaktır. Ancak ur büyüdükçe dış yüzeyi kurur, esmerleşir ve pürüzlü bir görünüm alır. Ur irileştiği zaman yan kökleri yok eder. Yaşlı urlar parçalanarak dökülür ve toprağa karışırlar. Ölü olduklarından içlerinde bakteri yoktur. Asmada ise belirti, köklerde değil, gövde, kol ve çubuklarda görülür. Asmanın gövde, kol ve çubuklarında yaranın oluşumuna göre meydana gelen urlar farklı görünüm arz ederler. Don çatlakları boyunca oluşan bu kanser yaraları halk arasında ""sıraca"" yada ""uyuz"" adını alır.
Fidanlıklarda ise, köklü asma çubuklarının kök boğazında ve köklerinde (fındık ve ceviz büyüklüğünde) tümörler görülür. Tümörler başlangıçta krem renkli olup sonra esmerleşir ve yüzeyleri çatlar , hastalığa şiddetli yakalanan fidanlar iyi gelişemezler. Genç ağaçlar enfeksiyondan çok etkilenirler ve kısa sürede kururlar. Yaşlı ağaçlar ise az ve kalitesiz meyve verirler. Hastalık, bulaşık fidan ve topraklarla yayılmaktadır.Kültürel Önlemler :
Fidanlık veya meyve bahçesi plantasyonu kurulurken ağır ve nemli topraklardan kaçınılmalı, eğer tesis kurulmuşsa drenaj kanalları açılmalıdır.
Toprağa fazla çiftlik gübresi vermek yerine kompoze gübre verilmelidir.
Aşıda anaç kalem uyumuna dikkat edilmeli, yara yerinden bakteri girişini engellemek için aşı yerleri aşı macunu ile kapatılmalıdır.
Toprak altı zararlıları ile mücadele edilmelidir.
Kanserli fidanlar yok edilmelidir.
Fidanlık kurarken önce fidanlık toprağının bu bakteriyle bulaşık olup olmadığını kontrol etmek gerekir. Bunun için ilkbaharda iyi işlenmiş toprağa 1-2 yaşında kökleri traş edilmiş ve temiz şeftali çöğürleri 1-3 m aralıklarla dikilir. Sonbaharda çöğürler sökülerek köklerde ur olup olmadığı kontrol edilir. Çöğürler bulaşık çıkarsa, bu toprakta fidancılık yapılmamalıdır.
Bahçedeki kanserli ağaçlar sökülmeli çukur çevresine 40 cm. derinlik ve 20 cm. genişliğinde tecrit çukuru açılarak içerisi sönmemiş kireçle doldurulmalıdır.Kimyasal Mücadele :
Meyve ağaçlarındaki kök kanserine karşı, yazın birer hafta ara ile iki operasyonla tümörler bıçakla iyice temizlenerek yara yerine % 5 oranında göztaşı eriyiği ve kuruduktan sonra da nebati katran fırça ile sürülür. Yarısı açılmış kök ve kök boğazı tekrar toprakla kapatılır.
Bağlardaki kök kanserine karşı budama işlerinde kullanılacak aletler (% 3 Lizol veya % 10 sodyum hypoklorit) bir dezenfektana batırılmalıdır. Hasattan sonra gövde ve dallardaki tümörler bıçakla iyice temizlendikten sonra % 5 oranında göztaşı eriyiği ve kuruduktan sonra da nebati katran sürülür.İlaçlama Zamanı :
Meyve ağaçlarında ve bağlarda kök kanserine karşı ilaçlı mücadele, yazın, Ağustos ve Eylül aylarında yapılır.
İlaç Detayları :
Ayvalarda Kahverengi Leke Hastalığı
Latincesi :
Dipiocarpon mespili (Sor,) Sutton (= Fabraea maculata Atk.)Hastalık Tanımı :
Etmenin eşeysiz formu Entomosporium maculatum Lev.'dur. Hastalık, yaprak, meyve ve sürgünlerde görülür. Konidiospor devresinde subepidermal durumdaki aservuluslar yaprak sürgün ve meyveler üzerindeki lekelerin merkezinde yer alırlar, Suda 1 saat tutulduğunda her hücre ayrı ayrı çimlenebilir. Kışı geçiren enfekteli yapraklarda apotesyumlar oluşur. Her biri 8 askospor içeren askuslar, olgunlaştıklarında yaşlı yaprakların kütikulası üzerinde ortaya çıkarlar. Askosporlar iki hücrelidir.
Kışı entekteli yapraklarda konidiospor ve askospor, kanserli sürgünlerde ise konidiospor olarak geçirir ve primer enfeksiyonlara neden olur.
Kışı geçirmiş enfekteli yapraklardan konidiosporlar yağmur ve yağmurlama sulama ile yayılırlar. Yağmurlarla başlayan rutubetli dönemde, apotesyumlardan askosporlar boşalır. Enfeksiyon periyodunun başlangıcından itibaren 7 gün sonra lezyonlar görülmeye başlar. Yaprak ve meyvelerin enfeksiyona duyarlılığı olgunlukla azalmaz. Sekonder enfeksiyonlar yaz boyunca devam eder. Hastalık ılıman kış ve rutubetli ilkbaharı takiben daha çok görülür.Yaşayış :
Hastalık yaprak, meyve ve genç sürgünlerde görülür. Fungus, ayva ve muşmula yapraklarında ortası siyah, şişkin ve dairesel koyu kahverengi lekeler oluşturmaktadır. Bu lekelere yaprak saplarında da rastlanır. Oluşan lekeler çoğalarak erken yaprak dökümüne neden olur.
Fungus genç sürgünlerde uzun, hafif içe çökük, kahverengi lekeler oluşturur. Lekeler çoğalınca genç sürgünleri kurutur.
Meyvelerinde oluşan lekeler kahverengi, kenarları dişli olup. ortalarında siyah aservuluslar vardır. Lekeler büyümekte olan meyvenin herhangi bir yerinde meydana gelir. Bu lekeler çoğaldıkça meyve deforme olur, çatlar ve meyvenin diğer mikroorganizmalarla enfekte olmasına olanak sağlar. Meyve enfeksiyonları büyüme sezonu boyunca görülür.
Fidanlıklarda yaprak dökümü ve sürgün enfeksiyonları önemlidir. Fidanlarda bodurlaşmaya neden olur.
Yurdumuzda ayva yetiştirilen bölgelerde, özellikle Marmara Bölgesi'nde görülmektedir. Yazları sıcak ve rutubetli olan bölgelerde daha yaygındır.Kültürel Önlemler :
- Hastalıklı dallar hastalık etmeninden ari olan yere kadar budanmah ve yok edilmelidir.
- Enfeksiyon kaynağı yere dökülen yapraklar olduğundan, bu yapraklar toplanarak yakılmalı veya gömülmelidir.
- Fidanlıklarda iyi havalanma ve hızlı kurumayı sağlamak için sıralar arası mesafe yeterli genişlikte olmalıdır.Kimyasal Mücadele :
İlaçlama, ağacın her tarafını kaplayacak şekilde yapılmalıdır.İlaçlama Zamanı :
İlk ilaçlama çiçek açmadan yapılmalı ve çiçek açtıktan sonra kullanılan preparatın etki süresi dikkate alınarak enfeksiyon riski sona erinceye kadar ilaçlamalar tekrarlanır.
Ayvalarda Mumya(Monilya) Hasatalığı
Hastalık Tanımı :
Fungus kışı hastalıklı sürgünler ve mumya meyveler üzerinde miselyum halinde geçirir. Yere dökülen genç mumya meyveler üzerinde Şubat sonu, Mart başından itibaren apotesyumlar oluşur. Olgunlaşmış apotesyumlarda gelişmesini tamamlamış askuslardan doğaya yayılan askosporlar yapraklarda primer enfeksiyonları gerçekleştirir.
Miselyumlar bölmeli, renksiz ve plazmaları danecikli olup yaşlılarında vokuollar bulunur.
Apotesyumlar mumya meyveler üzerinde oluşur ve sayıları 3-21 arasında değişir. Yere dökülen meyvelerin her yerinde oluşabilen apotesyumlar kahverengidir. Apotesyumların içinde parazitler arasında silindirik, şeffaf, çift çeperli askuslar bulunur. Her askus içinde 8'er adet olarak bulunan askosporlar oval şekilli, renksiz ve adeta cam gibi saydamdır. Askosporların optimum çimlenme sıcaklıkları 18-22 °C'dir.
Miselyumların uç kısımlarında oluşan konidioiorlar üzerinde önceleri küre şeklinde, sonraları muntazam olmayan yuvarlakça, limon şeklinde, tek hücreli, çift çeperli, danecik ve kotuollu, farklı büyüklüklerde ve zincir şeklinde sıralanmış konidiumlar meydana gelir. Konidiumlann optimal çimlenme sıcaklıkları 19-24 °C'dir Yaşayış :
Hastalık ayva ağaçlarının yaprak, sürgün, çiçek ve genç meyvelerinde belirti oluşturur. İlkbaharda genç yaprakların üst yüzünde ancak ışığa tutulduğunda görülebilen açık kahverengi lekeler zamanla koyulaşır. Bu lekeler yaprağın bir kısmını, bazı durumlarda tamamını kaplar. Konidiumlar lekeler üzerinde kirli beyazdan bej rengine kadar değişen bir tabaka oluşturur. Hastalanan yapraklarda badem kokusu hakimdir. Enfekteli yapraklardaki miselyumlar yaprakların damarlarından saplarına ve oradan da sürgünlere geçer.
Miselyumlann sürgünü enfekte etmesiyle yaprak sapının sürgünle birleştiği noktanın alt ve üst taraflarında 2-3 cm uzunluğunda kahverengi lekeler görülür. Zamanla sürgünde kurumalar görülür ve sürgünler kuruyan yerlerden aşağı doğru sarkarlar. Üzerlerinde yaprak ve çiçek tomurcuklarıyla kuruyan sürgünlerin üzerinde kirli beyaz renkte konidium kitleleri oluşur.
Çiçeklerin açma döneminde yapraklar üzerinde oluşan konidiumlar çiçek dişicik organının tepesinde çimlenerek, dişicik organı boyuncuğu aracılığıyla yumurtalığa inerek ona zarar vermektedir. Enfekte olmuş çiçekler başlangıçta sağlıklı görülmekte, petal dökümüne yakın kahverengileşerek dökülmektedir.
Enfekte olmuş genç meyvelerinin üzerinde önceleri açık kahverengi, sonraları koyulaşan lekeler oluşur. Bu meyveler önce yumuşar ve zamanla tamamen sertleşerek mumyalaşır. Dalların birbirine sürtünmesi, rüzgar, yağmur, böcek ve kuşların tesiriyle dökülünceye kadar mumyalaşan meyveler ağaçlarda asılı kalırlar. Yere dökülen mumya meyveler üzerinde uygun koşullarda apotesyumlar oluşur.
Hastalık, ayva ağacının yaprak, çiçek, sürgün ve meyvelerinde oluşturduğu zararla ağacın gelişmesine engeldir ve verimi azaltıcı etkidedir. Epidemi yıllarında verim kaybı % 80-90 olabilmektedir. Yurdumuzda ayva yetiştirilen tüm bölgelerde hastalığı görmek olasıdır. Kültürel Önlemler :
Hasat sırasında mumyalaşmış meyveler toplanıp yakılarak imha edilmelidir. Budama sırasında ise, gözden kaçan mumyalaşmış meyveler toplanmalı ve kurumuş sürgünler budanarak yakılmalıdır. Ayrıca yere dökülmüş mumya meyveler toprak derince işlenerek toprağın derinlerine gömülmelidir. İlkbaharda entekteli yaprak, çiçek ve sürgünler kesilerek imha edilmeli ve böylece enfeksiyon kaynakları ortadan kaldırılmalıdırKimyasal Mücadele :
İlaçlamalar rüzgarsız havada yapılmalı ve ilaçların bitki aksamının her tarafını ıslatacak şekilde atılmasına dikkat edilmelidir. İlaçlamadan sonra ilaç kurumadan yağış olursa ilaçlama yinelenmelidir.İlaçlama Zamanı :
Askospor uçuşu başladığında
İlaç Detayları :
Hastalık Tanımı :
Ateş Yanıklığı Hastalığına neden olan bakteriyel etmen Erwinia amylovora ' dır. Bakteri Gram-negatif olup, çubuk şeklindedir. Boyutları 0.7-1.0 x 0.9-1.5 u arasında, zincir veya tek tek görülebilir. Bakteri hücresi peritrik kamçılı ve hareketlidir. Minimum gelişme sıcaklığı 3-8 °C, optimum 27-30 °C ve maximum 37 °C'dir.
E. amylovora kışı bir önceki yılda enfeksiyonlar sonucu dal ve gövdede oluşmuş kanserlerin kenarlarındaki kabuk dokusu içinde geçirir. İlkbaharda burada çoğalan bakteriler ilk inokulum kaynağını oluşturur. Yağmur, böcekler ve rüzgar primer inokulumu çiçeklere, gelişmekte olan yeni sürgün ve genç yapraklara taşır. Araştırmalar E. amylovora ' nın aynı zamanda çiçekler, yapraklar, sürgünler ve meyveler üzerinde epifitik olarak yaşayabildiğini ortaya koymuştur. Primer enfeksiyonlar bir kez oluştuğunda, patojen dokular içinde çoğalmaya ve ilerlemeye devam eder. Daha sonra enfekteli dokulardan meydana gelen bakteriyel akıntılardan sekonder enfeksiyonlar oluşur. Bakteriler; yağmur, rüzgar, böcekler, kuşlar, budama ve yağmurlama sulama ile hızla yayılır ve yeni enfeksiyonlar yapar. Özellikle sürgün gelişiminin teşvik edildiği, aşırı yağış olduğu ve emici böcek ( yaprak biti, Psyila spp. ) populasyonunun arttığı durumlarda çok şiddetli enfeksiyonlar görülebilir.Yaşayış :
Hastalığın isminden de anlaşıldığı gibi en tipik belirti, enfekteli bitki aksamının ateşten yanmış bir görünüm almasıdır ( belirtiler hemen hemen tüm konukçularda aynı olmasına rağmen en tipik olarak armut, elma ve ayvada görülür). Etmenin en karakteristik işareti nemli havalarda hastalıklı kısımlarda krem rengi sütümsü bir akıntı oluşturmasıdır ki bu akıntı kuruduğunda kahverengi bir renk alır.
İlk belirtiler genellikle çiçek ve çiçek demetlerinde görülür. Başlangıçta enfekteli kısımlar suda haşlanmış gibi bir görünüm alır, daha sonra tüm çiçek demeti kahverengileşir, zamanla siyahlaşarak ateşte yanmış gibi bir görünüm alır. Hastalık ilerledikçe tüm sürgün, ana dallar ve gövdeye kadar yayılabilir. Taze sürgünler enfekte olduğunda siyahlaşır ve uç kısımları geriye doğru 180 derece kıvrılır. Dal ve gövdelerde enfekteli kısımlardaki dokular içeriye doğru çöker ve başlangıçta kırmızımsı - kahverengi bir hal alır. Koşullar uygun olduğunda yine bu kısımlarda bakteriyel akıntılar oluşur. Hastalıklı kısımlarda kabuk bir bıçakla kaldırıldığında kabuk dokusunun kahverengileştiği ve bu kahverengileşmenin sağlam doku içine doğru uzadığı görülür.
Ateş yanıklığı hastalığı tüm dünyada karantinaya tabi olup yumuşak çekirdekli meyve ağaçlarının en tahripkar hastalığıdır. Sadece o yılın ürününü etkilemekle kalmayıp, ağaçlarda sürgün, ana dal ve gövdeyi hastalandırarak gelecek yıllardaki ürüne de etki edip ağacı kurulabilmektedir. İlk kez A.B.D.' de görülen hastalık Kanada, Yeni Zelanda, Meksika, İngiltere, Hollanda, Polonya, Danimarka, Belçika, Fransa, Almanya, Mısır, Güney ve Kuzey Kıbrıs, İsrail, İsveç, Norveç, İrlanda, Yunanistan, Lübnan, İsviçre, Ermenistan, Bulgaristan ve Güney İtalya1 da mevcuttur. Ülkemizde ise Orta Anadolu
Bölgesinde 1985 yılında saptanmış olup, günümüzde ülkemizin hemen her bölgesine yayılmış durumdadırKültürel Önlemler :
Hastalıkla bulaşık alanlardaki konukçu bitkilerden kesinlikle üretim materyali (fidan, çelik, aşı gözü, aşı kalemi, anaç vs.) alınmamalıdır.
Özellikle hastalıkla bulaşık illerde bulunan resmi ve özel fidanlıklar ve anaçlıklar sürekli denetlenerek hastalık saptandığı takdirde yakılarak imha edilmelidir.
Büyük dallar kesildiğinde budama yerlerine % 10' luk NaOCl ( Sodyum hipoklorit, çamaşır suyu ) sürülmeli ve aşı macunu ile kapatılmalıdır. Budamada kullanılan bıçak, testere, makas vs. % 3 lük lizol eriyiği veya % 10 luk sodyum hipoklorid çözeltisine daldırılarak dezenfekte edilmelidir.
Vegetasyon devresinde ağaçlar devamlı kontrol altında tutulmalı, hastalıklı çiçek demeti, sürgün ve dallar enfeksiyon noktasının en az 30 - 40 cm altından kesilip çıkarılmalıdır. Bu işlemlerde kullanılan aletler her seferinde daha önce belirtilen dezenfektanlardan birine batırılarak budama işlemleri sürdürülmelidir.
Bahçede dengeli gübreleme yapılmalı, aşırı vejetatif gelişmeyi sağlayan gübrelemelerden kaçınılmalı, ayrıca bahçe toprağının pH' sı 5.5 - 6.5 seviyelerinde tutulmalıdır.
Yağmurlama sulama uygulanmamalı, mümkün olduğu taktirde damlama sulama tercih edilmelidir.
Hastalığın yayılmasında önemli olan Ateş Dikeni, Dağ muşmulası, Ak diken, üvez gibi orman ve süs ağaçlarında enfeksiyon varsa, mutlaka sökülerek yakılmalıdır.
Hastalıklı bahçelerde arı kovanları mevcutsa kaldırılmalıdır.
Birçok böcek türünün etmenin vektörü olması nedeniyle, zararlılarla (özellikle Psylla pyricola, Lygus tineolaris ) mutlaka mücadele edilmelidir. Ayrıca hastalıkla bulaşık alanlarda hastalığın yayılmasında rol oynayan arı otlatmalarından kaçınılmalıdır.
Hastalığa karşı dayanıklı çeşit ve anaçlar seçilmelidir. Ülkemizde genelde yaygın olan armut çeşitleri hastalığa karşı duyarlıdır. Elmalardan en çok duyarlı olanlar Jonathan, Rhode Mand Greening, Yellovv Transparent, Idared, Rome Beauty, klon anaçlarından ise; M.9, M.26 ve M.27' dir.Kimyasal Mücadele :
Vegetasyon döneminde yapılacak bakır uygulamalarında fitotoksisite göz önünde bulundurulmalı ve aşırı nemli havalarda veya bitki üzerinde ıslaklık söz konusu ise ilaçlama yapılmamalıdır. Her ilaçlama öncesi ağaçlar üzerindeki enfekteli kısımlar kesilerek uzaklaştırılmalıdır. Enfeksiyonların oluşumunda rol oynayan böcek ve kırmızı örümceklere karşı da mücadele yapılmalıdır.İlaçlama Zamanı :
Ağaçların durgun olduğu dönemde budamadan sonra % 2' lik bordo bulamacı uygulanmalıdır, daha sonra çiçeklenme başlangıcından itibaren (beyaz rozet) 7-8 gün aralıklarla en az 3 ilaçlama yapılmalıdır, çiçeklenme ve hızlı sürgün gelişiminin olduğu devrede ağaçlarda yaralanmalara neden olabilecek fırtına ve dolu sonrası mümkünse 24 saat içinde ilaçlama yapılmalıdır. Bahçe devamlı kontrol altında tutulmalı, şiddetli sürgün ve dal enfeksiyonları görüldüğünde hastalıklı kısımlar kesilip çıkarılmalı ve ilaçlamalara devam edilmelidir.
İlaç Detayları :
Etken Madde | Formülasyon | Miktar |
Bakır oksklorid + Maneb 37,5+ %20 | WP | 400 g |
Bordo bulamacı | SIVI | 1000 g + 2000 g |
Fosetyl Al %80 | WP | 400 g |
Oxolinic Asit % 20 | WP | 150 g |
Ayva Ağaçlarında Kök Kanseri
Hastalık Tanımı :
Kök kanseri hastalığını yapan bakteri 0.4-0.8x1.0-3.0 mikron boyutlarında, Gram-negatif olup aside dayanıklı değildir. Optimum gelişme sıcaklığı 25-30 °C, minimum O °C ve maksimum gelişme sıcaklığı ise 37 °C'dir. Bakterinin termal ölüm noktası 50-52 °C'dir. Etmen, toprakta uzun süre yaşayabilmekte ve işlenen topraklarda da virülensini koruyabilmektedir. Alkali topraklarda, hafif asit karakterde olanlara oranla daha çok yayıldığı saptanmıştır.
Bakteri bir yara parazitidir. Bitkiye köklerden böceklerin, nematodların ve mekanik işlemler sonucu açılan yaralardan kolayca girerek ur (tümör) oluşturmaktadır.Yaşayış :
Hastalık meyve ağaçları ile, bazı orman ve park ağaçlarının kök boğazlarında görülür. Asmada çubuklarda ve daha doğrusu kollarda meydana gelen bu hastalık, pancarda yumrularda oluşmaktadır. Hastalığın yerleşim yeri ağaçların kök boğazı olmakla beraber ender olarak kök ve toprak üstü aksamlarında da görülür. İnce ve derin köklerde hastalık hemen hemen görülmez. Kökler kalınlaştıkça ve kök boğazına yaklaştıkça hastalığın bulunma oranı artar. Bakterinin bulunduğu yerdeki parankima hücrelerinin aşırı çoğalmaları sonucu başlayan hastalığın ilk belirtisi küçücük urdur. Oluşan urların yüzeyi düzgün ve yumuşaktır. Ancak ur büyüdükçe dış yüzeyi kurur, esmerleşir ve pürüzlü bir görünüm alır. Ur irileştiği zaman yan kökleri yok eder. Yaşlı urlar parçalanarak dökülür ve toprağa karışırlar. Ölü olduklarından içlerinde bakteri yoktur. Asmada ise belirti, köklerde değil, gövde, kol ve çubuklarda görülür. Asmanın gövde, kol ve çubuklarında yaranın oluşumuna göre meydana gelen urlar farklı görünüm arz ederler. Don çatlakları boyunca oluşan bu kanser yaraları halk arasında ""sıraca"" yada ""uyuz"" adını alır.
Fidanlıklarda ise, köklü asma çubuklarının kök boğazında ve köklerinde (fındık ve ceviz büyüklüğünde) tümörler görülür. Tümörler başlangıçta krem renkli olup sonra esmerleşir ve yüzeyleri çatlar , hastalığa şiddetli yakalanan fidanlar iyi gelişemezler. Genç ağaçlar enfeksiyondan çok etkilenirler ve kısa sürede kururlar. Yaşlı ağaçlar ise az ve kalitesiz meyve verirler. Hastalık, bulaşık fidan ve topraklarla yayılmaktadır.Kültürel Önlemler :
Fidanlık veya meyve bahçesi plantasyonu kurulurken ağır ve nemli topraklardan kaçınılmalı, eğer tesis kurulmuşsa drenaj kanalları açılmalıdır.
Toprağa fazla çiftlik gübresi vermek yerine kompoze gübre verilmelidir.
Aşıda anaç kalem uyumuna dikkat edilmeli, yara yerinden bakteri girişini engellemek için aşı yerleri aşı macunu ile kapatılmalıdır.
Toprak altı zararlıları ile mücadele edilmelidir.
Kanserli fidanlar yok edilmelidir.
Fidanlık kurarken önce fidanlık toprağının bu bakteriyle bulaşık olup olmadığını kontrol etmek gerekir. Bunun için ilkbaharda iyi işlenmiş toprağa 1-2 yaşında kökleri traş edilmiş ve temiz şeftali çöğürleri 1-3 m aralıklarla dikilir. Sonbaharda çöğürler sökülerek köklerde ur olup olmadığı kontrol edilir. Çöğürler bulaşık çıkarsa, bu toprakta fidancılık yapılmamalıdır.
Bahçedeki kanserli ağaçlar sökülmeli çukur çevresine 40 cm. derinlik ve 20 cm. genişliğinde tecrit çukuru açılarak içerisi sönmemiş kireçle doldurulmalıdır.Kimyasal Mücadele :
Meyve ağaçlarındaki kök kanserine karşı, yazın birer hafta ara ile iki operasyonla tümörler bıçakla iyice temizlenerek yara yerine % 5 oranında göztaşı eriyiği ve kuruduktan sonra da nebati katran fırça ile sürülür. Yarısı açılmış kök ve kök boğazı tekrar toprakla kapatılır.
Bağlardaki kök kanserine karşı budama işlerinde kullanılacak aletler (% 3 Lizol veya % 10 sodyum hypoklorit) bir dezenfektana batırılmalıdır. Hasattan sonra gövde ve dallardaki tümörler bıçakla iyice temizlendikten sonra % 5 oranında göztaşı eriyiği ve kuruduktan sonra da nebati katran sürülür.İlaçlama Zamanı :
Meyve ağaçlarında ve bağlarda kök kanserine karşı ilaçlı mücadele, yazın, Ağustos ve Eylül aylarında yapılır.
İlaç Detayları :
Etken Madde | Formülasyon | Miktar |
Bakır sülfat %99,5 | KR | 5 kg |
Ayvalarda Kahverengi Leke Hastalığı
Latincesi :
Dipiocarpon mespili (Sor,) Sutton (= Fabraea maculata Atk.)Hastalık Tanımı :
Etmenin eşeysiz formu Entomosporium maculatum Lev.'dur. Hastalık, yaprak, meyve ve sürgünlerde görülür. Konidiospor devresinde subepidermal durumdaki aservuluslar yaprak sürgün ve meyveler üzerindeki lekelerin merkezinde yer alırlar, Suda 1 saat tutulduğunda her hücre ayrı ayrı çimlenebilir. Kışı geçiren enfekteli yapraklarda apotesyumlar oluşur. Her biri 8 askospor içeren askuslar, olgunlaştıklarında yaşlı yaprakların kütikulası üzerinde ortaya çıkarlar. Askosporlar iki hücrelidir.
Kışı entekteli yapraklarda konidiospor ve askospor, kanserli sürgünlerde ise konidiospor olarak geçirir ve primer enfeksiyonlara neden olur.
Kışı geçirmiş enfekteli yapraklardan konidiosporlar yağmur ve yağmurlama sulama ile yayılırlar. Yağmurlarla başlayan rutubetli dönemde, apotesyumlardan askosporlar boşalır. Enfeksiyon periyodunun başlangıcından itibaren 7 gün sonra lezyonlar görülmeye başlar. Yaprak ve meyvelerin enfeksiyona duyarlılığı olgunlukla azalmaz. Sekonder enfeksiyonlar yaz boyunca devam eder. Hastalık ılıman kış ve rutubetli ilkbaharı takiben daha çok görülür.Yaşayış :
Hastalık yaprak, meyve ve genç sürgünlerde görülür. Fungus, ayva ve muşmula yapraklarında ortası siyah, şişkin ve dairesel koyu kahverengi lekeler oluşturmaktadır. Bu lekelere yaprak saplarında da rastlanır. Oluşan lekeler çoğalarak erken yaprak dökümüne neden olur.
Fungus genç sürgünlerde uzun, hafif içe çökük, kahverengi lekeler oluşturur. Lekeler çoğalınca genç sürgünleri kurutur.
Meyvelerinde oluşan lekeler kahverengi, kenarları dişli olup. ortalarında siyah aservuluslar vardır. Lekeler büyümekte olan meyvenin herhangi bir yerinde meydana gelir. Bu lekeler çoğaldıkça meyve deforme olur, çatlar ve meyvenin diğer mikroorganizmalarla enfekte olmasına olanak sağlar. Meyve enfeksiyonları büyüme sezonu boyunca görülür.
Fidanlıklarda yaprak dökümü ve sürgün enfeksiyonları önemlidir. Fidanlarda bodurlaşmaya neden olur.
Yurdumuzda ayva yetiştirilen bölgelerde, özellikle Marmara Bölgesi'nde görülmektedir. Yazları sıcak ve rutubetli olan bölgelerde daha yaygındır.Kültürel Önlemler :
- Hastalıklı dallar hastalık etmeninden ari olan yere kadar budanmah ve yok edilmelidir.
- Enfeksiyon kaynağı yere dökülen yapraklar olduğundan, bu yapraklar toplanarak yakılmalı veya gömülmelidir.
- Fidanlıklarda iyi havalanma ve hızlı kurumayı sağlamak için sıralar arası mesafe yeterli genişlikte olmalıdır.Kimyasal Mücadele :
İlaçlama, ağacın her tarafını kaplayacak şekilde yapılmalıdır.İlaçlama Zamanı :
İlk ilaçlama çiçek açmadan yapılmalı ve çiçek açtıktan sonra kullanılan preparatın etki süresi dikkate alınarak enfeksiyon riski sona erinceye kadar ilaçlamalar tekrarlanır.
Ayvalarda Mumya(Monilya) Hasatalığı
Hastalık Tanımı :
Fungus kışı hastalıklı sürgünler ve mumya meyveler üzerinde miselyum halinde geçirir. Yere dökülen genç mumya meyveler üzerinde Şubat sonu, Mart başından itibaren apotesyumlar oluşur. Olgunlaşmış apotesyumlarda gelişmesini tamamlamış askuslardan doğaya yayılan askosporlar yapraklarda primer enfeksiyonları gerçekleştirir.
Miselyumlar bölmeli, renksiz ve plazmaları danecikli olup yaşlılarında vokuollar bulunur.
Apotesyumlar mumya meyveler üzerinde oluşur ve sayıları 3-21 arasında değişir. Yere dökülen meyvelerin her yerinde oluşabilen apotesyumlar kahverengidir. Apotesyumların içinde parazitler arasında silindirik, şeffaf, çift çeperli askuslar bulunur. Her askus içinde 8'er adet olarak bulunan askosporlar oval şekilli, renksiz ve adeta cam gibi saydamdır. Askosporların optimum çimlenme sıcaklıkları 18-22 °C'dir.
Miselyumların uç kısımlarında oluşan konidioiorlar üzerinde önceleri küre şeklinde, sonraları muntazam olmayan yuvarlakça, limon şeklinde, tek hücreli, çift çeperli, danecik ve kotuollu, farklı büyüklüklerde ve zincir şeklinde sıralanmış konidiumlar meydana gelir. Konidiumlann optimal çimlenme sıcaklıkları 19-24 °C'dir Yaşayış :
Hastalık ayva ağaçlarının yaprak, sürgün, çiçek ve genç meyvelerinde belirti oluşturur. İlkbaharda genç yaprakların üst yüzünde ancak ışığa tutulduğunda görülebilen açık kahverengi lekeler zamanla koyulaşır. Bu lekeler yaprağın bir kısmını, bazı durumlarda tamamını kaplar. Konidiumlar lekeler üzerinde kirli beyazdan bej rengine kadar değişen bir tabaka oluşturur. Hastalanan yapraklarda badem kokusu hakimdir. Enfekteli yapraklardaki miselyumlar yaprakların damarlarından saplarına ve oradan da sürgünlere geçer.
Miselyumlann sürgünü enfekte etmesiyle yaprak sapının sürgünle birleştiği noktanın alt ve üst taraflarında 2-3 cm uzunluğunda kahverengi lekeler görülür. Zamanla sürgünde kurumalar görülür ve sürgünler kuruyan yerlerden aşağı doğru sarkarlar. Üzerlerinde yaprak ve çiçek tomurcuklarıyla kuruyan sürgünlerin üzerinde kirli beyaz renkte konidium kitleleri oluşur.
Çiçeklerin açma döneminde yapraklar üzerinde oluşan konidiumlar çiçek dişicik organının tepesinde çimlenerek, dişicik organı boyuncuğu aracılığıyla yumurtalığa inerek ona zarar vermektedir. Enfekte olmuş çiçekler başlangıçta sağlıklı görülmekte, petal dökümüne yakın kahverengileşerek dökülmektedir.
Enfekte olmuş genç meyvelerinin üzerinde önceleri açık kahverengi, sonraları koyulaşan lekeler oluşur. Bu meyveler önce yumuşar ve zamanla tamamen sertleşerek mumyalaşır. Dalların birbirine sürtünmesi, rüzgar, yağmur, böcek ve kuşların tesiriyle dökülünceye kadar mumyalaşan meyveler ağaçlarda asılı kalırlar. Yere dökülen mumya meyveler üzerinde uygun koşullarda apotesyumlar oluşur.
Hastalık, ayva ağacının yaprak, çiçek, sürgün ve meyvelerinde oluşturduğu zararla ağacın gelişmesine engeldir ve verimi azaltıcı etkidedir. Epidemi yıllarında verim kaybı % 80-90 olabilmektedir. Yurdumuzda ayva yetiştirilen tüm bölgelerde hastalığı görmek olasıdır. Kültürel Önlemler :
Hasat sırasında mumyalaşmış meyveler toplanıp yakılarak imha edilmelidir. Budama sırasında ise, gözden kaçan mumyalaşmış meyveler toplanmalı ve kurumuş sürgünler budanarak yakılmalıdır. Ayrıca yere dökülmüş mumya meyveler toprak derince işlenerek toprağın derinlerine gömülmelidir. İlkbaharda entekteli yaprak, çiçek ve sürgünler kesilerek imha edilmeli ve böylece enfeksiyon kaynakları ortadan kaldırılmalıdırKimyasal Mücadele :
İlaçlamalar rüzgarsız havada yapılmalı ve ilaçların bitki aksamının her tarafını ıslatacak şekilde atılmasına dikkat edilmelidir. İlaçlamadan sonra ilaç kurumadan yağış olursa ilaçlama yinelenmelidir.İlaçlama Zamanı :
Askospor uçuşu başladığında
İlaç Detayları :
Etken Madde | Formülasyon | Miktar |
Carbendazim %50 | WP | 75 g |
Dodine 500 g/l | FS | 100 ml |
Procymidone %50 | WP | 200 g |
Thiophanate Methyl %70 | WP | 60 g |